Kayıtlar

Go away

    Sevelim sevilelim, yeri geldiğinde gülüp oynayalım ama bugün sadece dinleyelim.. Bugün kahkalarımızı bir kenara bırakıp hüzün içerisinde boğulalım.. Bugün yaşanmaması gereken hazin sonun üzüntüsünde karşılaşmayalım.. Bugün olmayan hayallerin derin hüznünde yoğrulmayalım.. Bugün olmayan şeyleri zorlamayalım.. Bugün kendi isteklerimizi unutalım.. Bugün bizi unutalım.. Yapamayacağımız şeyleri sonradan sonlandırmak yerinde en başından bitirelim.. Yormayalım, yorulmayalım.. Hayatınızı birisi için değiştirmeyin mesela.. Anlamıyor çünkü.. Kendi gördüğünü biliyor doğru oymuş gibi davranıp kendisini haklı çıkartıyor, çok zeki sanıyor çünkü kendisini.. İnanmayın gerçek olmayan hiçbir şeye.. Duygusuz bir piç de olmayın.. Ölün ama diriltmeyin.. Sevin ama göstermeyin.. Belli olmayan hiçbir şeyi kabullenmeyin.. Kimseye güvenmeyin.. Siz birisini sevdiğinizde asla onun için değişmeyin.. Çekip gittiğinde üzülmeyin.. Geri döndüğünde yaşam duygusunu hissettirmeyin mesela.. Hak etmediğini hissettiğini

İki Yabancı

           -Hiç aşık oldunuz mu?                  Ben oldum.. Tarif edilemez bir haz kuyusuna düştüm.. Düştüğüm kuyuda ki hazdan o kadar çok zevk aldım ki hayatımın geri kalanını burada geçirebileceğimi sandım.. Ama yanıldım, tıpkı diğer insanlar gibi.. Bir çocuk gibi heyecanlıydım.. Her gün, her gece onu düşündüm, hiç düşünmediğim bir vakit olmadı.. Çok yakınımdaydı dokunmaya kıyamadım.. Gözlerimi gözlerine değdirdiğimde nefesim ruhumdan ince ince çekiliyordu.. Hissedebiliyordum.. Fazla değer verdim ama kaçmasından korktuğum için göstermedim.. Göstermediğim için kaybeden ben oldum.. Seni kaybettiğim için üzgünüm sevgilim.. Sana gösteremediğim değerler için üzgünüm.. Seni istediğin gibi sevemediğim için üzgünüm..                Yıllar boyu yalnız kaldım.. Kimse ile iyi anlaştığım söylenemez.. Bir yerden sonra yine yalnız kalırım.. Bedevi mahkûmları gibi yalnız kalmaya lanetlenmiş gibi yaşıyorum işte.. Dinlenilen şarkıların içe işlenen sözlerinden zevk almaya çalışırcasına yaşamaya çalı

son..

Zamansız çıkarların yaşattığı toplumun bitmez tükenmez içtenliklerinin arasında vurgun yemiş birisi gibi hayatın ölüm sınavına bir çok kez girmiş ve ne hayattan ne de bilinmezliklerin varlığından bir haber olarak yaşamaktayım.. Yaşanmış olan bütün anılarımı yaşamış ve geleceğe olan inancımı bir türlü kazanamayıp bırakmış bulunmaktayım. Bir veda yazısı olmaya yatkın değil ama bir boşluğun sonsuzluğa götüren adımları anlatan yazı olabilir.. Duygularımın an itibariyle yok olduğununu belirtmek isterim.. Sanıyorum ki önceden de olduğu gibi uzun bir süre bana uğramayacak gibi.. 

..

             İnce ruhumun etten yapılmış bedenindeki ıssız soğukları andırıyor gibi bakıyorsun gözlerime.. Sevgiye dair umutları yitirmişçesine arkanı dönüp gidiyorsun.. Dargın ve mutsuz sokakların eğlence kaynağıydık sanki.. Bir sarılmanın verdiği huzuru bir de o sarılmadaki içe çekilen muazzam kokuyu özlemenin hasretiyle bekliyor olacağım.. Ne dargınım ne de küskün.. Yorgunum sadece..

Ankara Sokaklarında Hayat

          Dargındı; tozlu sokaktaki gözü yaşlı çocuk, yorgunluğu gözündeki acı tebessümde masum bir şekilde gözüküyordu oysa ki.. Yolun kenarındaki çöpe bırakmıştı aslında insanlara olan güvencini.. Ama bir his ki, gökten inen yağmur damlalarında yeniden can buluyordu sanki.. Bir çınar ağacının gölgesinde saklanıyor, o küçücük bedenini insanlardan sakınıyordu sanki.. Bir korku vardı içinde, bir de o korkuya sığan cesaret vardı.. Kimi zaman hüzünle boğulurken, kimi zaman da aşkın ve sevginin verdiği o duyguyu içine sığdırmaya çalışıyordu.. Küçük yaşta çok şey öğrenmişti aslında.. Annesine olan sevgisi bitmezken, kendisine olan güveni ve cesareti sanki son buluyor gibiydi.. Ama her ne olursa olsun, o küçük bedenine ne kadar çok zarar verirlerse versinler yüzündeki tebessümünü asla kaybetmezdi.. Hayata karşı dargındı belki ama sevgiye de açtı be! Yalnız bıraktık, yalnız bırakmamamız gereken çocukları.. Sokaklar belki hayatı öğretiyor bize ama sokaklar aslında çocukların sadece oyun oynama

" 0-312-964-857"

        Ne yaşamayı becerebildim, ne de yaşamak için savaştım.. Ne nefes almak için çabaladım, ne de nefesimdeki ölüme selam verebildim.. Ne seni gördüm, ne de sesini hissedebildim.. Yaşamak için yaşayıp, nefes alıp verebildiğimi görmek için nefes aldım.. Seni rüyalarımda görüp, hayallerimde süsledim.. Mutluluğumda ki huzura yatırıp saçlarını okşadım sadece...         Bekledim garibim hayatıma renk verebilmeni bekledim.. Özgürlüğümün yarısını çalmanı bekledim.. Kendi özgürlüğünden bana da verebilmeni bekledim.. Adını bilmediğim kitaplarda yaşamayı istedim.. Bazen ölmeyi istedim.. Bazen sen olmak istedim.. Bazen bizi hayal ettim.. Yardım istedim.. Görünmez olmaktan sıkıldım.. Kendimi mutlu göstermekten sıkıldım.. Eski beni çok özledim.. Bu yeni halimden kimseye hayrımın dokunmayacağını gördüm.. Ben insan olmaktan vazgeçtim..         Kimsesiz duvarların arkasına saklanmak yerine, hayata açılan şu gariban yaşantının içerisine girebilmenin hüznü ile yaşadım. Belki bir değişiklik olur diye.

son gün

            Kayıp yalnızlığımı bulma yolumda gözümün göremediği ama hislerimin sonuna kadar hissettiği, kara buluşmaların verdiği yorgunlukta ayakta durmaya çalışıyordum bir nevi.. Kimsesizler mezarlığında ruhumu dinlendiriyor, kütüphanelerde canlandırma yolunda ilerliyordum.. Çalışmaktan sıkılmış bir şekilde derin hayallerimin içerisinde kayboluyordum tekrar tekrar.. Hayal denen duygusu belli olmayan kaynağımdan vazgeçmiştim artık.. Ne kadar güzel hayal kurduysam hepsi tersine döndü.. Gerçekleşmesi için hayatımı ortaya koysam dahi gerçekleşmemesi için hayat benimle yarışa girmişti resmen.. Yalnız yaşamaya zorluyordu bir nevi.. Aşkın, sevginin, dostluğun, arkadaşlığın anlamsızlaştığı bir hayattı bu.. Yakın geleceğin son günleriydi belki de..